top of page
  • Yazarın fotoğrafıZeynep Seda Uslu

MINDFULNESS

Şu sıralar meşhur olmuş bir terim olsa de, asıl varlığı çok eski zamanlara dayanan bir pratik ‘mindfulness’. Artık yapılan bilimsel araştırmalar, elde edilen kanıtlar ve dünyaca saygın üniversitelerin bu yaklaşımı uyguladıkları enstitüler ile şimdiye kadar sadece spiritüel tarafına yapılan vurgu dönüşüyor. Hatta ‘meditasyon’ kelimesinin sanki dini bir motif taşıması ve bu sebeple mesafeli durulması bile bu seküler yaklaşımlar sayesinde kırılıyor diyebiliriz.

Bu terimin bilinirliğinin artması daha çok bilim adamı Profesör Jon Kabat-Zinn sayesinde olmuş diyebiliriz. Massachusetts Üniversitesi’nde açtığı ‘Mindfulness Temelli Stres Azaltma (MBSR) Kliniği ve yazdığı kitaplar bu konuda çok önemli temeller oluşturuyor. Uygulamaların kaynağı Uzak Doğu’dan ve 2500 yıllık bir gelenekten geliyor.

İngilizce bir kelime olan ‘mindfulness’ tam olarak Türkçe’ye çevrilmese de, bu haliyle de dilimize yerleşmiş gibi görünmekte zaten. Anlam olarak da farkındalığın bir niteliğini tanımlamaktadır. Jon Kabat-Zinn tarafından tanıtılmış tanımı ise tam olarak şöyle:
‘Bilinçli olarak açık, nazik ve anlayışlı bir şekilde dikkat etme sonucunda ortaya çıkan farkındalık’.

Buradaki sıfatların hepsi ayrı ayrı uygulamanın özelliklerini anlatmakta aslında. Dikkati niyetli bir biçimde açık, nazik ve yargısız bir farkındalıkla duyulara, bedene, nefese, duygulara ve düşüncelere yönlendirmek de diyebiliriz.

Hayat deneyimlerimizin bu farklı yönlerine farkındalığımızı getirmek ancak çaba ile gerçekleşebilirken, farkına vardığımız ‘an’ ne içeriyorsa ona yukarıda bahsettiğimiz sıfatlarla (açık, nazik, yargısız) yaklaşıyoruz. Bu bazen sadece bir temas veya görüntü olabilirken, bazen de sadece bir duygu ve düşüncenin varlığı olabilir. Dikkat tıpkı bir maymun gibi daldan dala atlayarak o ‘an’dan uzaklaşabilir. Mindfulness’ın özü onun uzaklaşmasını fark ettiğimiz noktada da devreye girer ve tekrar açık, nazik ve yargısız bir tavırla dikkatimizi şimdiki an’a çevirmeyi hatırlarız.

Mindfulness pratiklerini düzenli olarak hayatımıza koyduğumuzda meydana gelen zihnin, sinir sisteminin ve aynı zamanda da beynin değişimi bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. En güzel örneklerinden birini Harvard Üniversitesi’nden Sarah Lazar ve ekibi gerçekleştirmiştir. Sekiz haftalık mindfulness pratiklerinin beyin yapısında yarattığı değişimleri görüntülemişlerdir. Öğrenmeyi ve hafızayı düzenleyen hipokampusta ve beynin duygu düzenleme ve öz-referans işlemede rol oynayan belirli bölgelerinde kortikal kalınlığın arttığı bulunmuştur. Ayrıca korku, kaygı ve stresten sorumlu olan amigdalada beyin hücre hacminde düşüşler vardır. Bu değişiklikler katılımcıların stres düzeyleriyle ilgili kendi raporları ile eşleşerek meditasyonun sadece beyni değiştirdiğini değil, öznel algımız ve duygularımızda da yarattığı değişimleri kanıtlamıştır. Bu araştırmasını anlattığı videosunu Ted konuşması olarak internette rahatlıkla bulabilirsiniz.

Kısaca bir giriş olabilmesi için mindfulness hakkındaki bazı bilgileri paylaşmak istedim.

Çok daha fazlasını ve kendi deneyimlerimi anlatabilmeyi umuyorum.

Sevgilerimle…

Zeynep Seda Uslu
3 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Cev Şampiyonlar Ligi Yarıfinali

Bu sezon Avrupa’nın en büyük kupası olan Cev Şampiyonlar Ligi Yarıfinali 'ne gelindiğinde üç Türk takımını sahada görmenin sevincini yaşıyoruz. Yıllardır mücadele ettiğimiz güçlü Conegliano ve Milano

bottom of page