top of page
  • Yazarın fotoğrafıZeynep Seda Uslu

MINDFUL BESLENME

Güncelleme tarihi: 3 Oca 2023

Birçok kitap ve teknik son zamanlarda bizim yemek alışkanlıklarımızı dışardan içeriye doğru değiştirme çabasında. Bazen bu bizim özgün halimizle uyuşuyorsa işe yarıyor. Uyuşmuyorsa da yaramıyor. Mindful beslenme ise doğal ve organik bir süreçle, kişiye uygun bir tavır ve hızla, değişimi içerden getirmeyi hedefliyor. Peki öncelikle mindfulness nedir?

Mindfulness’ı anlamak ya da deneyimlemek için illa da keşiş olmanız veya inzivalara katılmanız gerekmez aslında. Mindfulness hepimizde olan ve geliştirebileceğimiz bir özelliğimizdir. Son zamanlarda da iyice kabul gören ve bilim, sağlık ve eğitim alanında çalışılan bir konsept oldu. Ama sadece bir konsept olarak kaldığında işe yararlığı azdır. Bu nedenle öğrenilir ve kullanılırsa hayattaki tüm potansiyelimizi uyandırmak için çok güçlü bir araç olabilir.

Mindfulness farkındalığın bir niteliği olarak tanımlanmaktadır. ‘Bilinçli olarak açık, nazik ve anlayışlı bir şekilde dikkat etme sonucu ortaya çıkan farkındalık’ tanımı Jon Kabat-Zinn tarafından tanıtılan halidir. Türkçe’ye sadece ‘farkındalık' diye çevirmek bu nedenle yetersiz kalabilir. Bu yazıda çok fazla mindfulness kavramı ve geçmişi hakkında yazmak istemiyorum ama yazımıza temel oluşturması açısından tanımını bilmek değerli. Ayrıca sanki bir kas gibi değerlendirilerek düzenli pratiklerle geliştirilmesi esasına dayanmaktadır. Bu yazı için ‘açık’, ‘nazik’ ve ‘anlayışlı’ bir tutuma sahip farkındalık olduğunu bilmemiz önemli.

Mindful beslenme ise bedenimizin, kalbimizin, zihnimizin ve duyumlarımızın yiyeceği seçme, hazırlama ve yeme sürecine katıldığı bir deneyim. Bizi yiyeceklerin rengi, dokusu, kokusu, tadı hatta sesleri ile ilgili bir dünyaya davet eder. Bu duyumların bizde yarattığı duygu, düşünce ve dürtüleri bahsettiğim tutumla fark etmemizi ve içimizdeki doyum/açlık sinyallerini merakla araştırmamıza fırsat sunar.

Biliyoruz ki hepimiz tüm gün boyunca birkaç kez bir şeyler yiyoruz ya da içiyoruz. Bu yaşamımız için temel bir gerekliliktir. Maalesef ki bedenimize enerji vermesi gereken bu aktivite bazen bize stres, suçluluk, utanma, doyumsuzluk gibi duyguları da beraberinde getirebilmektedir. Eğer mindful beslenmeyi öğrenebilirsek, yemek yemek ızdırap kaynağı olmaktan çok yenilenme, kendini anlama ve keyif kaynağına dönüşebilir. Çünkü yediklerimiz bize sayısız varlığın hayat enerjisi ile taşınmaktadır aslında. Genelde farkına varamadığımız bir zenginlik katmaktadır hayatımıza.

Mindful beslenme tablolarla, piramitlerle veya tartılarla ölçülmez. Bir uzman tarafından tekniği öğretilebilir ama dikte edilemez. Kendi içsel deneyiminizden her an etkilenir ve size özeldir. Bu nedenle geliştirdiğinizde kendi kendinizin uzmanı olabilirsiniz. Mindful beslenmede bir yargılama ya da karşılaştırma yoktur. Sadece yemekle ilgili duyumlarımıza, duygularımıza, düşüncelerimize ve dürtülerimize şahit oluruz. Bunların hepsini de açık ve nazik bir şekilde olanı olduğu gibi görerek yaparız.

Mesela Zen öğretilerinde sade suyun nasıl da muhteşem bir tadı olduğundan bahsedilir. Belki sizin de çok susadığınız bir zamanda, uzun bir koşu, ateşli hastalık veya aralıksız bir çalışma gününün sonunda su içmeye fırsatınız olduğunda suyun ne kadar da muhteşem olduğunun farkına vardığınız bir an olmuştur. Aslında mindfulness tam olarak her yediğimiz lokmanın, içtiğimiz damlanın aynı o mükemmellikte olduğunu anlamamız için şimdiki an’da kalmamıza fırsat yaratmaktadır. Çünkü bazen sadece televizyon ekranına bakarak veya bir telefon görüşmesi yaparak yemek yediğimizde ne yediklerimizin lezzetini, ne kokusunu, ne de miktarını fark edemeyebiliyoruz. Belki başka hiçbir aktivite yapmasak bile zihnimizdeki seslerle o kadar meşgul oluyoruz ki tabağımızdakilerin ne zaman bittiğini bile hatırlamıyoruz. Sonrasında da kendimizi hala aç hissederek masadan kalktığımızda, yiyecek bir şeyler bulma umuduyla tekrar bir arayışa girebiliyoruz.

Eğer denemek isterseniz sadece lokmalarınızı kaç kere çiğnediğinizi sayarak bile başlayabilirsiniz. Bu esnada ağzınızın içindeki tatların, kokuların keyfine varabilir, yemeği size hazırlayan kişiye (kendiniz bile olsa) şükran duyabilir, yemeğin bedeninize girene kadar geçirdiği yolculuğu düşünebilirsiniz. Ayrıca hem karbonhidratların, hem de yağların ağzınızdaki tükürükte bulunan enzimlerle sindirimlerine başlamalarına da katkıda bulunmuş olursunuz. Çiğnemenin merkezi sinir sistemimizde yarattığı etkileri de başka bir yazıda açıklamayı planlıyorum.

Sevgilerimle...

Zeynep Seda Uslu
4 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Cev Şampiyonlar Ligi Yarıfinali

Bu sezon Avrupa’nın en büyük kupası olan Cev Şampiyonlar Ligi Yarıfinali 'ne gelindiğinde üç Türk takımını sahada görmenin sevincini yaşıyoruz. Yıllardır mücadele ettiğimiz güçlü Conegliano ve Milano

bottom of page