top of page
  • Yazarın fotoğrafıZeynep Seda Uslu

YÜKLER, KANATLAR VE SULTANLAR

Filenin Sultanları başarılar elde edildikçe, hedefler ve çıta yükseldikçe hak ettikleri kamu ve basın ilgisini daha da çok görmeye başladılar. Sosyal medyanın etkin kulanımı da buna katkı verdi elbette. Magazinsel taraflarla ilgilenmek de zaten millet olarak en büyük hobimiz. O yüzden ben size magazinsel değil de ilham olan bu sporcuların dikkatinizi çekebilecek başka yönlerini, hayatın içinden örnekleriyle o seviyeye gelmiş bir kadın sporcu olmanın neler içerdiğini, hangi yükleri ve hangi boşlukları barındırdığını anlatayım istedim.

Kadın voleybolunun yükselişi ve o vizyonun ülkeye getirilmesini sağlayan Eczacıbaşı ailesi ve rahmetli Cengiz Göllü'yü saygıyla anarak başlamak boynumuzun borcu elbette. Sonrasında yatırımlarıyla lokomotif olan Vakıfbank ve başka birçok kulüp (Güneş Sigorta, İller Bankası, Karşıyaka, Nilüfer gibi) altyapısında oyuncu yetiştirmeye devam etti veya ediyor. Bu sırada şu an ekranda izlediğimiz o kadın sporcuların birçoğu henüz daha ortaokul-lise çağlarında iyi kulüplerin altyapıları tarafından bulunup, yeteneklerinin ve tutkularının peşinden giderek ailelerini, doğup büyüdükleri şehirlerini, okullarını, arkadaşlarını ve hatta belki ülkelerini geride bırakarak bir düzenin için dahil olarak yoğun bir antrenman programına başlıyorlar. Fiziksel olarak belirli koşullar sağlansa da kolay olmayan psikolojik fedakarlıklar ve zorlanmalar kaçınılmaz oluyor. Şu an belki bazı ebeveynlerin çocuklarına toplu taşımaya binmelerine bile izin vermeyecekleri bu koca şehirlerde aktarmalar yaparak okul-antrenman-ev üçgeninde yaşayan gençler oluyorlar.

Şu an başardıkları ve becerdikleri çoğu şeyi ilk başlarda yapamaya yapamaya başlıyorlar. Ama sebat etmeyi bilen, çalışmasına inanan, disiplininden vazgeçmeyen gün geliyor ve birden yapar hale geliyor. Hem de öyle güzel yapıyor ki bugün tüm ülkeyi kendine hayran bıraktırıyor...
Sporcuların egolu olduklarından ama kadın voleybolcularda bunu hiç görmediklerinden bahsediyor etrafımdakiler. Çünkü özgüvenleri kendi çalışmalarından, emeklerinden ve içlerinden geliyor. Kimsenin pohpohlamasıyla, zorlamasıyla, sonuç odaklı yani en büyük hedef para kazanmak olarak yola çıkmış insanlar olmadıkları için keyifleri ve neşeleri sürecin içinden geliyor. Çünkü o saatlerin harcandığı antrenmanlar, kamplar, tedaviler, toplantılar o sporcuya hep bir şeyler öğretiyor. Gün gelip maçtaki o zor anı yaşadığında hayatta ve çalışmalarında benzerini o kadar çok yaşamış oluyor ki zaten onunla baş etmek doğasından çıkıveriyor. O yükler bir anda omuzlarının üzerindeki kanatları oluveriyor...

Kimisi eş oluyor, kimisi anne oluyor ama sahadaki varlığını ve mücadelesini devam ettiriyor. Kamptan döndüğünde çamaşırını da kendisi yıkıyor, şampiyonluğu kutlamaya gelenlere kahveyi de ikram ediyor. Kadın olmanın her türlü zor olduğu bu coğrafyada çıkıp bir de erkek branşlarında elde edilmemiş başarıları istikrarlı şekilde yakalıyor. Belki de saha dışında yaşadığı zorluklara bir isyan niteliğinde özgüvenini, gücünü, becerisini ve yeteneğini sergileyeceği alanı bulduğu için var gücüyle ona sahip çıkıyor. Kendisine ilham olmuş bir büyüğü gibi bugün kendisi de bir kız çocuğuna ilham olabiliyor, onun bu topraklardaki varlığını ayakları üzerinde durmak ne demek bileceği bir seviyeye taşımasına katkı sağlayabiliyor.

Sultanlar bu yaz Mayıs başından beri kamptalardı. Hatta bu pandeminin ortasında sadece otelde yaşamaları gereken bir hayatları oldu. Önce VNL'de 3. oldular, üstüne Olimpiyatlar'da 5. oldular (dikkatinizi çekiyorum, mahalli ligde değil Olimpiyatlar) ve şimdi de Avrupa Şampiyonası'nda namağlup geldikleri yarı fınali oynayacaklar. Şampiyon da olabilirler, olurlarsa asarız bayrakları kutlarız elbette. Ama olamazlarsa lütfen 'Olimpiyatlar'da 5.likle yetindik' gibi bir cümleye benzer 'Avrupa'da da zaten şampiyon olamadılar' denmesin bi zahmet. Üstüne bir de bunu söyleyen insanlar hayatlarında değil spor yapmak, düzenli beden eğitimi dersine bile katılmamış kişiler olunca komik oluyor. Oradaki en genç sporcunun bile 10-15 yıldır sabah akşam aralıksız antrenman yaptığını düşünürsek, onlar hakkında olumsuz konuşmayı seçen insanların hayatlarında o kadar bir süre tek bir işe kendilerini adayıp adamadıklarına da bakmak gerek diye düşünüyorum. Fedakarlıklar, özlemler, sakatlıklar ve diğer zorluklar da cabası o süreçte.

O yüzden bilinsin ki izlediğimiz bu kadınlar çabalarıyla, emekleriyle, düşe kalka zorlukların üstesinden gelmeyi bilmeleriyle ve bunu yıllardır sabırla yapmalarıyla oradalar şu anda. Örnek alınacak, başarı denilecek bir şey varsa zaten hepsi ortada. Gerisi bize kutlamalar yapamamız için vesile olmalarıdır. Sağolsunlar...

Zeynep Seda Uslu
2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Cev Şampiyonlar Ligi Yarıfinali

Bu sezon Avrupa’nın en büyük kupası olan Cev Şampiyonlar Ligi Yarıfinali 'ne gelindiğinde üç Türk takımını sahada görmenin sevincini yaşıyoruz. Yıllardır mücadele ettiğimiz güçlü Conegliano ve Milano

bottom of page